Karanlık Mod
02-05-2024
Logo
İslam Akaidi – Esmaü’l-Hüsna 2008 – Ders (020-100) B: Allah’ın “el-Kadîr” İsmi 2
   
 
 
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla  
 

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salât ve Selam dürüst ve sözünün eri olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e olsun. Allahım bizi zulüm ve cehalet karanlıklarından, ilim ve marifet nuruna çıkar, arzularımızın çukurundan alıp, cennetini nasip et.

Esmaü’l-Hüsna (Allah’ın Güzel İsimleri): el-Kadîr:

Değerli kardeşlerim, Allah’ın “el-Kadîr” ismi ile devam ediyoruz.

1. İnsan Zayıftır:

Allah kadîrdir (güçlüdür), insan ise zayıf, güçsüzdür. İnsana düşen Allah’a muhtaç olmak, Allah’ın yapacağı ise, kendisine muhtaç olan insana güç kuvvet vermektir. İşte bu, insanın özelliklerindendir. Allah Azze ve Celle insanı yarattığında, onun salahiyeti için zayıf yaratmıştır. Çünkü insan eğer güçlü olsaydı, gücü ile kimseye muhtaç olmazdı, bu aşırı öz güven ile de mutsuz olurdu. Ama insan zayıf yaratılmıştır ve bu zayıflığı ile Allah’a muhtaçtır, bu ihtiyacı ise onu mutlu etmektedir. İnsanın yapısında zayıflık vardır ama Allah Azze ve Celle ile güçlenir.

﴾ إِنَّ الْإِنسَانَ خُلِقَ هَلُوعًا * إِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعًا * وَإِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعًا * إلاّ الُمُصَلّيِنَ ﴿

( سورة المعارج )

“Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokunduğu zaman sızlanır. Ona bir hayır dokunduğunda da eli sıkıdır. Ancak, namaz kılanlar başka.”

(Mearic Suresi: 19-22)

﴾ إِنَّ الْإِنسَانَ خُلِقَ هَلُوعًا ﴿

“Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır.”

Ayette geçen “hulu’” kelimesi aşırı derecede sabırsız ve kaygılı, endişeli manasına gelmektedir. İşte insanın özellikleri endişeli, sabırsız, aceleci ve çeşit çeşit olmasıdır. Ki insan zayıftır. Fakat Allah’a boyun eğdiğinde güçlenir. O zaman âlim ve zengin olur.

Değerli kardeşlerim; Kul kuldur, Rab Rabdir. Allah Teâlâ’ya Rasulullah (s.av.) kadar boyun eğen, onun kadar ihtiyaç duyup kendini Allah karşısında küçülten kimse yoktur. Bununla birlikte Allah Teâlâ O’nun şanını yüceltmiş ve O’na güç vermiştir. Zira Allah Teâlâ buyuruyor ki:

﴾ أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ * وَوَضَعْنَا عَنكَ وِزْرَكَ * الَّذِي أَنقَضَ ظَهْرَكَ * وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ ﴿

( سورة الشرح )

“(Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? Senin şânını yükseltmedik mi?”

(İnşirah Suresi: 1-4)

Bedir ve Huneyn Savaşlarından Çıkarılacak İki Önemli Ders:

Siz Allah’a muhtaç olduğunuzda Allah Teâlâ sizi sahiplenir ama ne zaman ki kendinize güvenmeye başlarsınız, o zaman da Allah sizden uzaklaşır. Bedir Savaşı’ndan alınacak önemli bir ders vardır.

﴾ وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّهُ بِبَدْرٍ وَأَنتُمْ أَذِلَّةٌ ﴿

( سورة آل عمران الآية: 123 )

“Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir’de yardım etmişti.”

(Al-i İmran Suresi: 123)

Bedir Gazvesinde Ashab-ı Kiram Allah’a güvenmişler ve zafer kazanmışlardır. Fakat Huneyn Savaşında:

(( وقد أعجبتهم كثرتهم قالوا: لن نغلب من قلة ))

[ أخرجه أبو داود والترمذي والحاكم عن ابن عباس ]

“Çokluklarına güvendiler ve dediler ki: Artık bugün azlık yüzünden mağlup olmayacağız.”

(Ebu Davud, Tirmizi ve Hâkim İbn Abbas’tan nakletmiştir)

“Biz kalabalığız.” Ama Allah Teâlâ şöyle buyuruyordu:

﴾ وَيَوْمَ حُنَيْنٍ إِذْ أَعْجَبَتْكُمْ كَثْرَتُكُمْ فَلَم تُغْنِ عَنكُمْ شَيْئًا وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الأَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُم مُّدْبِرِينَ ﴿

( سورة التوبة )

“Andolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size yardım etmiştir. Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat (bu çokluk) size hiçbir yarar sağlamamış, yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Nihayet (bozularak) gerisin geriye dönüp kaçmıştınız.”

(Tevbe Suresi: 25)

Bunlar Bedir ve Huneyn Savaşlarından çıkaracağımız iki önemli derstir. “Allah” derseniz, Allah Teâlâ size sahip çıkar, yardım eder, destekler, korur ve muvaffak kılar. Ama “ben, benim tecrübem, benim kültürüm, benim ailem, benim çevrem” der de, Allah’tan başka şeylere güvenirseniz, işte o zaman Allah sizi bırakır, yardımını ve desteğini çeker alır. İşte bu çok önemli bir derstir.

Bununla ilgili bazı kaynaklarda şöyle nakledilir:

 ما من مخلوق يعتصم بي من دون خلقي فتكيده أهل السماوات والأرض إلا جعلت له من بين ))
ذلك مخرجا، وما من مخلوق يعتصم بمخلوق دوني أعرف له ذلك من نيته إلا
(( جعلت الأرض تحت قدميه، وقطعت أسباب السماء بين يديه

[ رواه ابن عساكر عن كعب بن مالك ] 

“Kim benim yarattıklarıma değil de bana bağlanırsa, yeryüzü ve göklerde bulunan varlıklar onu destekler, onun için orada bir çıkış yolu yaratırım. Ama kim de benim yarattıklarıma bağlanırsa, ben onun niyetini bilirim ve yeryüzünü arkasına atar, önündeki göklerin verdiği rızkı da keserim.”

(İbn Asakir Kab b. Malik’ten nakletmiştir)

Öyleyse, Allah Azze ve Celle kadîrdir, âlimdir, ganidir, zengindir. Mümin de O’na muhtaçtır.

Sana muhtaç olmaktan başka bir vesilem yoktur, sana muhtaç olmaksa eğer her türlü fakirliğe razıyım
Senin kapını çalmaktan başka çarem çoktur, eğer bana cevap verirsen her türlü kapıyı da çalmaya razıyım.
***

Allah’a Muhtaç Olmak, O’ndan İstemek, Kulun Şanını Yücelten Bir Şeydir.

Allah’a muhtaç ol, O’ndan iste ki, Allah şanını yüceltsin, seni desteklesin, seni izzetli kılsın. Ya da “ben” de, Allah Teâlâ senden uzaklaşsın, seni bıraksın.

Hangimiz Rasulullah’ın ashabının önüne geçebiliriz? Onlar Huneyn’de yaratılmış varlıkların en seçkin olanlarıydılar. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştu:

(( إن الله اختارني واختار لي أصحابي ))

[ الجامع الصغير عن أنس بسند ضعيف ]

“Allah beni seçti ve benim için ashabımı da seçti.”

(Camiu’s-Sagir’de Enes’ten zayıf bir senetle nakledilmiştir”

Bunun yanında onlar varlıkların güzideleriydiler ve içlerinde varlıkların efendisi vardı. Ama onlar nefislerine güvendiler ve dediler ki:

(( لن نغلب من قلة ))

Artık bugün azlık yüzünden mağlup olmayacağız.

Allah da onları yüz üstü bıraktı, yardımını çekti. Peki, biz kimiz?

Bu yüzden kardeşlerim:

﴾ وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا ﴿

( سورة الأعراف الآية: 180 )

“En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin”

(Araf Suresi: 180)

Allah kadîrdir, güçlüdür, zengindir, kimseye muhtaç değildir. Kul ise Allah’ın zenginliğine, kuvvetine muhtaç olmalıdır. Kulun görevi Allah’ın karşısında zayıflığını itiraf etmek ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a boyun eğmektir.

Bu yüzden Allah’a boyun eğmeyen, O’nun uyarılarına aldırmayan, Allah ile ilişkilerinde O’na boyun eğmeyen kişi, asla Allah’ın kemalatından bir pay alamayacaktır.

Kardeşlerim, kulun güçsüzlüğü Allah’a yönelmesine bir sebeptir, zayıflığı onu Allah’a yönlendiren bir etkendir. Çok önemli bir nokta da şudur ki; Allah’a boyun eğdiğin, O’na muhtaç olduğun miktarda güçlü, zengin ve ilim sahibi olabilirsin. Açıkça söylenmesi gereken bir şey vardır ki, o da şudur: Allah Azze ve Celle yarattığı varlıklar arasında kulunun değerini yükseltir. Allah bir kulu seviyorsa, onun sevgisini diğer varlıkların da kalbine nakşeder.

Bu yüzden Allah Azze ve Celle Kadîrdir, her şeye kâdirdir, muktedirdir, her şeye gücü yeter. El-Kâdir  (القادر)ismi, ism-i faildir, yani bir fiili gerçekleştiren manasındadır. Ama el-Kadîr (القدير) , mübalağa kalıbındadır yani bir işi çok fazla daima yapan manasına gelir. Muktedir, güç yetirmek fiilinden türemiştir. İmam Buhari Sahih’inde Rasululah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu nakletmektedir:

(( لا إلهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ المُلْكُ وَلَهُ الحَمْدُ ))

“Allah’tan başka hak ilâh yoktur. O birdir ve tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur ve hamd O’na mahsustur.”

Mülk sahibi olan vardır ama hamda layık değildir veya hamd edilen yani övülen kişi olabilir ama mülkü yoktur. Fakat hem mülk hem de hamd ancak Allah Teâlâ’ya mahsustur. O, şan ve şeref sahibidir. O’nu yücelttiğiniz kadar seversiniz. Mülkün sahibi O’dur, her şey O’nun kudretindedir. Kemâli, mükemmeliyeti mutlaktır, her şeye sahiptir ve hamd ancak O’na mahsustur.

(( لا إلهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ المُلْكُ، وَلَهُ الحَمْدُ، وَهُوَ على كُلّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ))

“Allah’tan başka hak ilâh yoktur. O birdir ve tektir, ortağı yoktur. Mülk onundur ve hamd ona mahsustur. O, her şeye gücü yetendir.”

2. Allah Teâlâ’nın Kudreti Tüm Varlıklara Tesir Eder:

Allah’ın gücü mutlaktır, tüm varlıklara tesir eder.

Öyleyse insan amansız bir hastalığa yakalandığında, mümin kesin olarak bilir ki Allah her şeye kadirdir. Veya kişi tek kalmışsa ve düşmanları çoksa yine bilir ki Allah’ın gücü her şeye yeter.

﴾ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَى إِنَّا لَمُدْرَكُونَ * قَالَ كَلَّا إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ ﴿

( سورة الشعراء )

“Musa’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık” dediler. Mûsâ, “Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir” dedi.”

(Şuara Suresi: 61-62)

﴾ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ ﴿

( سورة الأنبياء )

“Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” diye dua etti.”

(Enbiya Suresi: 87)

Balinanın karnındaki kişi, denizde, gece vakti, karanlıkta o balığın karnındaydı, O, Yunus (a.s.) idi

﴾ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ ﴿ 
 

“Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” diye dua etti.”

(Enbiya Suresi: 87)

﴾ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّ وَكَذَلِكَ نُنجِي الْمُؤْمِنِينَ ﴿

( سورة الأنبياء ) 

“Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz müminleri böyle kurtarırız.”

(Enbiya Suresi: 88)

İnsanın bir anda kendini bir balığın karnında bulmasından daha büyük bir musibet var mıdır? Bu kısanın devamında şöyle buyruluyor:

﴾ وَكَذَلِكَ نُنجِي الْمُؤْمِنِينَ ﴿

“İşte biz müminleri böyle kurtarırız.”

Allah Teâlâ bu kıssayı yaşanmış ve bir daha tekrarlanmayacak, tarihi bir olay olarak telakki etmememiz için kanuna çevirmiştir. Onunla bazı kanunlar koymuştur:

﴾ وَكَذَلِكَ نُنجِي الْمُؤْمِنِينَ ﴿

“İşte biz müminleri böyle kurtarırız.”

Kardeşlerim, çaresizlik Allah’ın rahmetidir, umutsuzluğa kapılma, tükenmişlik hissi ve teslimiyet O’nun kudretindedir. Eğer “Müslümanlar bitti” dersen, bu senin imanının zayıflığındandır.

﴾ وَلاَ تَهِنُوا وَلاَ تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿

( سورة آل عمران )

“Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.”

(Al-i İmran Suresi: 139)

3. İlim, Allah’ın Gücünün Gerekliliklerindendir:

Şöyle ki, el-Kadîr isminin geçtiği ayetlerin çoğunda bu esma el-Alîm ismi ile beraber geçmektedir. Çünkü ilim Allah’ın kudretinin bir gerekliliğidir. Bir cerrahın elinde neşter vardır, güç onun elindedir. Ama orada en önemli şey cerrahın o konudaki bilgisidir. Zira ameliyat ettiği yerde sinirler, toplardamar ve atardamar vardır. Cerrahın bu ayrıntılı bilgisi onu güçlü kılmış ve ameliyatı başarıyla gerçekleştirmesini sağlamıştır.

Allah kadîrdir ve ilmi bu gücünün ve kudretinin bir gerekliliğidir. Güç gelişigüzel ve amaçsız olabilir. Fakat ona ilim de eşlik ederse bilinçli bir güç ortaya çıkar. Bu, insanda böyleyse, tüm dinlerin tek yaratıcısı olan Allah için nasıldır? Buhari’nin Sahih’inde şöyle bir hadis vardır:

(( لا إلهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ المُلْكُ وَلَهُ الحمد )) 

“Allah’tan başka hak ilâh yoktur. O birdir ve tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur ve hamd O’na mahsustur.”

Değerli kardeşlerim, psikolojik rahatsızlıklar, çöküntü, tükenmişlik hissi, ümitsizlik ve depresyon imanla beraber bir arada olamaz. Bunların hepsi Allah Azze ve Celle’den uzaklaşmanın sebep olduğu hastalıklardır. Mümin ise kesin olarak bilir ki, her şey Allah’ın kudretindedir, hayır Allah katındadır. O’ndan başka kimse insanı yüceltemez, alçaltamaz, izzet veya zillet sahibi yapamaz. Allah’tan başka ihsan edecek de, çekip alacak da yoktur. İşte bu kesin inanç mümini ümitsizlikten, kendini küçük ve değersiz görme hissinden ve insanlara muhtaç olma duygularından alıkoyar. Yüksek maneviyatının sebebi, Allah’ın her şeye gücü yeteceğine kesin bir imanla inanmasıdır. Allah size kendisine ibadet etmenizi emretmeden önce sizi mutmain kılmış size güven vermiş ve şöyle buyuruştur:

﴾ وَإِلَيْهِ يُرْجَعُ الأَمْرُ كُلُّهُ فَاعْبُدْهُ وَتَوَكَّلْ عَلَيْهِ ﴿

( سورة هود الآية: 123 )

“Bütün işler O’na döndürülür. Öyle ise O’na kulluk et ve O’na tevekkül et.”

(Hud Suresi: 123)

Tevhid İnsanın Kalbini Güven ve Huzur İle Doldurur:

Değerli kardeşlerim, sorunlarımız, yerleri ve gökleri yaratan Allah Teâlâ’yı sadece bilmek ile değil, O’na iman ile her şeyi O’nun yarattığına yakinen inanmak ile çözülebilir.

﴾ وَهُوَ الَّذِي فِي السَّمَاء إِلَهٌ وَفِي الْأَرْضِ ِلَهٌ ﴿

( سورة الزخرف الآية: 84 )

“O, gökte de ilâh olandır, yerde de ilâh olandır.”

(Zuhruf Suresi: 84)

﴾ مَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا يُشْرِكُ فِي حُكْمِهِ أَحَدًا ﴿

( سورة الكهف )

“Onların, O’ndan başka hiçbir dostu da yoktur. O, hükmüne hiçbir kimseyi ortak etmez.”

(Kehf Suresi: 26)

﴾ وَإِلَيْهِ يُرْجَعُ الأَمْرُ كُلُّهُ ﴿

“Bütün işler O’na döndürülür.”

Tevhid ayetleri insanın kalbini huzurla doldurur. Allah Teâlâ güçlüdür, sen ise güçsüzsün, ama O, senin düşmanlarından da güçlüdür, evrendeki tüm gücün de üstünde bir kuvvete sahiptir, O (c.c.) yerlerin ve göklerin yaratıcısıdır.

﴾ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ ﴿

( سورة الأعراف الآية: 54 )

“Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur.”

(Araf Suresi: 54)

İnsan uçak üretir ve onu satar. Uçak korkunç bir güce sahiptir ama onu üreten kişinin elinde değildir, sahibi onu yapmış ve satmıştır. Satın alan devlet ise bu uçakla, onu üreten devlete kardeş bir ülkeye bomba atabilir.

Şu ayet çok önemlidir:

﴾ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ ﴿

“Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur.”

Yaratılan her şey ve onlara emretmek yalnızca Allah’ın gücü dâhilindedir.

İkinci bir ayet de şöyledir:

﴾ اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ ﴿

( سورة الزمر )

“Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir”

(Zümer Suresi: 62)

Allah’ın gücü dâhilinde olmayan hiçbir korku yoktur. Tam olarak şöyle, vahşi, yırtıcı ve aç korkunç bir hayvan görseniz fakat o merhametli, adil ve güçlü biri tarafından güçlü bir bağ ile bağlanmış olsa, sizi hangisi ilgilendirir, hayvan mı yoksa sahibi mi? Tabiki de ona sahip olan kişi. Ayet çok önemlidir:

 مِن دُونِهِ فَكِيدُونِي جَمِيعًا ثُمَّ لاَ تُنظِرُونِ * إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّهِ رَبِّي ﴿
﴾ وَرَبِّكُم مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلاَّ هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ 

( سورة هود )

“O’ndan başka (taptıklarınızın hepsinden uzağım) haydi hepiniz bana tuzak kurun, sonra da bana mühlet vermeyin. “İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah’a dayandım. Yeryüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.”

(Hud Suresi: 55-56)

Değerli kardeşlerim, insan Allah’ı birlediğinde, tevhid inancına sahip olduğunda kalbi güven, huzur, umut ve neşe ile dolar. Her şey Allah’ın kudretindedir. Allah’ın sizi başkasına teslim etmesi inanılır ve akıl alır bir şey değildir. Sonra Allah Teâlâ size kendisine kulluk etmenizi emretmiş, sizi mutmain kılmış ve şöyle buyurmuştur:

﴾ وَإِلَيْهِ يُرْجَعُ الأَمْرُ كُلُّهُ فَاعْبُدْهُ وَتَوَكَّلْ عَلَيْهِ ﴿

“Bütün işler O’na döndürülür. Öyle ise O’na kulluk et ve O’na tevekkül et.”

O’dur en büyük güç ve kudret sahibi…

İşte bu yüzden Buhari’de şöyle bir hadis vardır:

(( لا إلهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ المُلْكُ وَلَهُ الحَمْدُ وَهُوَ على كُلّ شَيْءٍ قَدِيرٌ )) 

“Allah’tan başka hak ilâh yoktur. O birdir ve tektir, ortağı yoktur. Mülk onundur ve hamd ona mahsustur. O, her şeye gücü yetendir.”

Allahım, senin verdiğinden alı koyacak hiçbir varlık yoktur. Sen bir kuluna verdiğinde kim bunu engelleyebilir? Yine senin men ettiğini de verecek yoktur. Senin engellediğini de kimse veremez. İşte tevhid budur.

﴾ مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِن بَعْدِهِ ﴿

( سورة فاطر الآية: 2 )

“Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. Neyi de tutarsa, bundan sonra onu gönderecek yoktur.”

(Fatır Suresi: 2)

(( اللَّهُمَّ لا مانِعَ لِمَا أعْطَيْتَ، وَلاَ مُعْطِيَ لِمَا مَنَعْتَ، وَلا يَنْفَعُ ذَا الجَدِّ مِنْكَ الجَدُّ ))

[ رواه البخاري ومسلم، عن المغيرة بن شعبة رضي اللّه عنه ]

“Allahım, senin verdiğini engelleyecek, engellediğini verecek yoktur. Hiçbir varlık sahibine, sana karşı varlığı fayda vermez.”

(Buhari ve Müslim, Mugire b. Şube’den nakletmiştir.)

Allah Teâlâ’nın Karşısında Kulun Zekâsı Bir Fayda Vermez:    

Zeki, akıllı, dinç ve başarılı olan, çözüm bulabilen insanlar vardır. Ama bunların hiçbiri Allah’a karşı kişiye bir fayda vermez.

(( إن الله تعالى إذا أحب إنفاذ أمر سلب كل ذي لب لبه ))

[ أخرجه الخطيب في التاريخ عن ابن عباس ]

“Allah Teâlâ bir şeyin olmasını isterse, tüm akıl sahipleri akıllarını kaybederler.”

(Hatib Tarih isimli eserinde İbn Abbas’tan nakletmiştir)

Zekâ Allah’a karşı hiçbir fayda veremez. Allah katında fayda verecek olan şey istikamettir, kişinin iyi, doğru yolda, istikamet üzere olması, Allah’a muhtaç ve O’na karşı sevgi dolu olmasıdır. Zeki olmasına gelince;

(( إن الله تعالى إذا أحب إنفاذ أمر سلب كل ذي لب لبه ))

[ أخرجه الخطيب في التاريخ عن ابن عباس ]

“Allah Teâlâ bir şeyin olmasını isterse, tüm akıl sahipleri akıllarını kaybederler.”

(Hatib Tarih isimli eserinde İbn Abbas’tan nakletmiştir)

Zekiler zekâlarıyla bir saldırı ve düşmanlık ettiklerinde başı sonu olmayan ahmaklıklar yaparlar.

﴾ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ أَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ ﴿

( سورة محمد )

“İnkâr edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar var ya; işte, Allah onların bütün amellerini boşa çıkarmıştır.”

(Muhammed Suresi)

Başarı Allah’ın kudretindedir. Başarının bedeli ise istikamettir. Zekâ ise, çok büyük tecrübelere sahip, başarılı metotları olan, güçlü kişi eğer kendini beğenmiş, kibirli biriyse, Allah Teâlâ onun aklını alıverir, acı bir cezaya çarptırır.

Kişi Allah’a ortak koştuğunda, sığınılacak yerinden vurulur. Bazen bir doktor uzmanlık alanı ile ilgili büyük başarılar elde eder ve zanneder ki bu alanda hiçbir hastalık kendisine isabet etmeyecek. Ama Allah’ın yüce hikmeti ile Gastronomi dalında yani mide rahatsızlıkları ile ilgili ihtisas yapmış olan bir doktor, ülser hastalığına yakalanır. Çünkü o bilgisine güvenmiştir, bildiği konudaki hiçbir hastalığa uğramayacağını zannetmiştir. Güçlü ise gücüne güvenir. Ama kendisinden daha zayıf biri gelir ve onu mağlup eder.

Tevhid dindeki en önemli şeydir. Bir kula öğretilebilecek, tevhidden daha faziletli bir konu yoktur.

(( اللَّهُمَّ لا مانِعَ لِمَا أعْطَيْتَ، وَلاَ مُعْطِيَ لِمَا مَنَعْتَ، وَلا يَنْفَعُ ذَا الجَدِّ مِنْكَ الجَدُّ ))

[ رواه البخاري ومسلم، عن المغيرة بن شعبة رضي اللّه عنه ]

“Allahım, senin verdiğini engelleyecek, engellediğini verecek yoktur. Hiçbir varlık sahibine, sana karşı varlığı fayda vermez.”

(Buhari ve Müslim, Mugire b. Şube’den nakletmiştir.)

Yani zeki olmanız sizi Allah’tan kurtaramaz, büyük tecrübelere sahip olmanız, İslami bir cemaatinizin olması veya mükemmel bir şekilde ortaya koyduğunuz bir proje sizi Allah’a karşı kurtaramaz.

Bu yüzden hep derim ki: Övgüsünü insanların yıkımına, refahını insanların yoksulluğuna, gücünü insanların zayıflığına, zenginliğini insanların fakirliğine, izzetini insanların zilletine bağlayan güçlü milletin gücü, zorba bir güçtür. Bu kuvvet uzun vadede başarı gibi görünse de Allah’ın varlığı ile çelişki içindedir.

(( وَلا يَنْفَعُ ذَا الجَدِّ مِنْكَ الجَدُّ ))

“Hiçbir varlık sahibine, sana karşı varlığı fayda vermez.”

Öyleyse;

(( الكبرياء ردائي، والعظمة إزاري، فمن نازعني منهما شيئا أذقته عذابي ولا أبالي ))

[ أخرجه أحمد، وأبو داود وابن ماجة عن أبي هريرة، ابن ماجة عن ابن عباس ]

“Allah Teala Hazretleri şöyle dedi: "Büyüklük ridamdır, izzet de izarımdır. Kim bu iki şeyde benimle niza ederse ona azap veririm."

(Ahmed, Ebu Davud ve İbn Mace Ebu Hureyre ve İbn Abbas’tan nakletmiştir)

Bazı hadislerde şöyle geçer:

(( من علم منكم أني ذو قدرة على مغفرة الذنوب غفرت له ولا أبالي ما لم يشرك بي ))

[ أخرجه الطبراني في الكبير والحاكم في المستدرك عن ابن عباس ]

“Kim Benim günahları bağışlamaya kadir olduğumu bilirse, şirk işlemedikçe onun bütün günahlarını bağışlarım.”

(Taberani Kebir’de, Hâkim Müstedrek’de İbn Abbas’tan nakletmiştir)

Değerli kardeşlerim, aslolan ilimdir. Allah’ın tüm isimlerinin güzel olduğunu, tüm sıfatlarının üstün olduğunu bilmektir. Şöyle diyen biri olabilir: “Rabbim, senden hükmünün karşılığını istemiyoruz, sadece lütuf istiyoruz.” Hayır, “Rabim bizden bunların hepsini, tüm kötülükleri uzaklaştır” demelidir. Neden bir şeyin gerçekleşmeyeceğinden endişe duyarız ki, hayır Allah’tan her şeyi isteyin.

4- Kulun Rabbine Dua Etmesi Gerekir

Allah’a dua ettiğinizde âbid bir kul olursunuz. Peki, nasıl? Sadece O’na dua ettiğinizde O’nun varlığına inanıyorsunuz demektir. Çünkü insan var olduğuna inanmadığı bir şeye dua edemez. Sadece Allah’a dua ettiğinizde O’nun duyacağına, duayı işiteceğine iman etmiş olursunuz. Çünkü insan aslen duymayan bir şeye dua edemez. Ve sadece dua etmekle, O’nun kudretine, kadir olduğuna iman etmiş olursunuz.

İnsan büyük bir meblağa ihtiyaç duyduğunda onu küçük bir çocuktan istemez. Çünkü çocuk o paraya sahip değildir. Sadece Allah’a dua etmekle O’nun merhametine iman etmiş olursunuz. Allah’a dua eden kişi, aynı zamanda Allah’ın varlığına, işittiğine, kudretine ve rahmetine iman ediyordur.

Öyleyse;

(( الدعاء هو العبادة ))

“Dua ibadettir.”

 

(( الدعاء مخ العبادة ))

[ أخرجه الترمذي عن أنس ]

“Dua ibadetin özüdür.”

(Tirmizi Enes’ten nakletmiştir)

Çünkü Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:

﴾ قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ ﴿

( سورة الفرقان الآية: 77 )

“(Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız.”

(Furkan Suresi: 77)

Doğru imanın alameti duadır. Dua müminin silahıdır. Dua sayesinde insanların en güçlüsü olursunuz. Eğer insanların en güçlüsü olmak istiyorsanız, Allah’a tevekkül edin. İnsanların en zengini olmak istiyorsanız, Allah katında etrafınızdaki herkesten daha güvenilir olun. Eğer insanların en cömerti olmak istiyorsanız da, Allah’tan sakının.

Öyleyse değerli kardeşlerim;

﴾ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ قَدَرًا مَّقْدُورًا ﴿

( سورة الأحزاب )

“Allah’ın emri, kesinleşmiş bir hükümdür.”

(Ahzap suresi: 38)

Burada kader fiildir, makdur ise ilimdir. Allah Azze ve Celle Âlim (her şeyi bilen) ve Kadîrdir (çok güçlü). Kaza ve kadere gelince, kaza hükümdür, kader ise o ilme göre gerçekleşen fiildir.

Allah Teâlâ istikamet üzere olan kuluna yönelir, onun bu hal üzere olduğunu bilir ve ona başarı takdir eder. Yine yalancı kişiye yönelir ve onun da yalancı olduğunu bilir ve ona göre bir tedavi takdir eder. Kaza ve kaderin toplamı aslında Allah Teâlâ’nın her şeyi bildiği ve insana ona göre kader tayin ettiğidir.

Tıpkı doktor gibi, hastanın önünde durur. Bakar, kontrol eder ve tansiyonun yüksek olduğunu görür. Yüksek tansiyonu olan bir hastanın tuz yememesi gerektiğini bilir ve bunu hastadan ister. Ayrıca tansiyon ilaçları yazar.

Ben karışmaması için sadeleştiriyorum. Allah Azze ve Celle her şeyi bilir. Bildiği için de ona göre bir kader tayin eder. Kaza ve kader O’nun ilmi ve hikmetidir. Bilir ve ona göre tedavi eder. Her şey O’nun kaza ve kaderi dâhilindedir. Kul tevhidden daha faziletli bir şey öğrenmiş değildir. Aynı zamanda kaza ve kader inancı keder ve hüznü de giderir.

ولكل شيء حقيقة، وما بلغ العبد حقيقة الإيمان حتى يعلم ))
(( أن ما أصابه لم يكن ليخطئه، وما أخطأه لم يكن ليصيبه

[ أخرجه أحمد، والطبراني عن أبي الدرداء رضي الله عنه ]

“Her şey için bir hakikat vardır. Kul imanın hakikatine nail olamaz. Ta ki kula isabet eden hayır kulun hatasızlığından ve kula isabet eden şerde kulun hatası sebebiyle olmadığını idrak edinceye kadar.”

(Ahmed b. Hanbel ve Taberani Ebu’d-Derda’dan nakletmiştir.)

İşte tevhid budur. İşte Allah’a iman budur.

Sonuç:

Değerli kardeşlerim, İkinci kez söylüyorum, Kulun işi fakir, cahil ve güçsüz olmaktır, onun tabiatı budur. Güçsüz olan kul Allah’a yönelirse güçlenir, fakir Allah’a yönelirse zenginleşir ve cahil yine O’na yönelirse Allah ona ilim verir.

﴾ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُ وَكَانَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ عَظِيمًا ﴿

( سورة النساء )

“Sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah’ın sana lütfu çok büyüktür.”

(Nisa Suresi: 113)

Öyleyse; yoğurda kendisinin beş katı su katman mümkündür ve bu tatlı bir içecek olur. Fakat yoğurt bir damla petrole dayanamaz ve onu içemezsin. Yani ibadet şirk ile tam bir çelişki içerisindedir.

﴾ إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ ﴿

( سورة النساء الآية: 48 )

“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz.”

(Nisa Suresi: 48)

İbadete tamamen ters düşen şey şirktir. Fakat eğer tevhid inancı, tövbe, Allah’a yönelme ve günahını itiraf etme varsa Allah Teâlâ bağışlayıcıdır. Bizi bağışlamak için istiğfarı emretmiştir, affetmek için tövbeyi emretmiştir ve yine bizi kurtarmak için O’na dua etmemizi emretmiştir.

Kula düşen, zayıf ve muhtaç olmaktır. Allah ise kula istediğini verir, cömerttir. Kadîr ismi insana en yakın Esma’ül-Hüsnalardan biridir. Çünkü insan zayıftır.

Öyleyse insanı dindar kılan sebep zayıflığı ve Allah’ın azameti ve büyüklüğüdür. Doğru yoldan sapanlar ve başka ilahlar edinenlerde de bu güdü vardır ama onlar bu zayıflık duygusu ile vehimlerle yaşarlar. Ama mümin daima Allah Teâlâ ile birliktedir.

Metni indir

Mevcut Diller

Resmi Gizle