Karanlık Mod
05-11-2024
Logo
Akaid – Akaid ve İcaz - ders 00 : Kitabın Önsözü
   
 
 
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla  
 

Önsöz:

Niçin yaratıldık?

Allah’ı tanımaya vesile olan araçlar nelerdir?

Akıl her şeyi kuşatır mı, yoksa sınırlı mıdır?

İnsanın fıtratının yapısı nasıldır?

İlahımızın nazarında yücelmek için arzularımızı nasıl vesile kılabiliriz?

Musibetler nasıl rahmet olur?

Kadın ve erkek arasındaki ilişkiyi düzenleyen nedir?

İnsan fiillerinde muhayyer mi yoksa mecbur mudur?

Vaktimizi medeni bir şekilde nasıl idare edebiliriz?

Kişinin imanı ne zaman zayıflar ve ne zaman güçlenir?

Herkesin sorduğu birçok önemli soru vardır. Dr. Muhammed Ratıb en-Nablusi’nin verdiği seçkin Akaid ve İcaz seminerlerinin bir araya getirildiği 1200 sayfadan oluşan kitapta bu sorulara ve daha fazlasına cevap verilmiştir.

Bu kitap, ibadet ile bilimsel yönden bir bağ kurmakta ve İslam Akaidine yeni bir zaviyeden ışık tutmaktadır.

Allah Teâlâ aklı sadece insana has kılmıştır. Sadece insan, göklerin, yeryüzünün ve dağların taşımaktan çekindiği emaneti taşımayı kabul etmiştir. Bu yüzden de, Allah tarafından ibadet ve yeryüzünü imar etme ile mükellef kılınmıştır.

Ancak bu mükellefiyetin yani sorumluluğun unsurları ve araçları vardır. Bu unsurların başında da Allah’ın insanın emrine amade kıldığı ve hiçbir kimsenin varlığında ihtilafa düşmediği kâinat gelir.

Kâinat, gökleriyle, yeryüzüyle ve üzerinde yaratılmış her şeyle, Allah’ın varlığını ve birliğini, eksiksizliğini, güzel isimlerini ve sıfatlarını açıkça göstermektedir. Bu evren, inanç konusunda ilk temeldir. İnsanlar ister sapkınlığa düşsünler, ister ihtilaf etsinler ve paramparça olsunlar, isterseler birbirlerini tekfir edip dursunlar, ortada sabit olan bir gerçek vardır ki, o da bu kâinatın Allah’a dalalet etmesidir.

İnsanın mükellefiyet unsurlarından ikincisi akıldır. Akıl sahibi insan sakin, esenlik içinde, mutlu bir hayat yaşar. Çünkü o, kendisine ait olan şeyleri alır, kendisine ait olmayan şeyleri de bırakır, kendi kapasitesi kadar hareket eder, ilişkilerini açıkça kurar. Böylece insanlar onu sever, helal mal kazanır, bir aile kurar, çocuklarını yetiştirir, aklını ahreti için kullanır ve onu kazanır, dünya için de kullanır, yine karlı çıkar, istediğini elde eder.

Ancak ne var ki; akıl, dini meselelerde tek başına müracaat edilecek kaynak sayılamaz. Mesela gözün ışık olmaksızın görmesine imkân yoktur, ışık, gözün diğer varlıkları görmesine müsaade eder. Aynı şekilde, aklın da mutlak hakikate ulaşmak için vahye ihtiyacı vardır.

Sonra sorumluluğun unsurlarından biri olan fıtrat gelir. Allah Teâlâ onu düşüncelerin idrakine, vicdani duygulara emanet etmiştir. Onunla ahlakî faziletler ve reziletler yani iyi ve kötü davranışlar anlaşılabilir. Fıtrat, insanı, kötü bir amelin kötü olduğunu hisseder ve ondan nefret eder hale getirir, yine insan fıtrat ile güzel bir davranışın güzel olduğunu anlar ve ondan hoşnut olur. Bu yüzden, hayır işleyeni metheder, şerli işler yapanı da kınarlar.

İnsanın ruhu yaratıldığı günden beri, fıtratına takvanın ve günahların yolları ilham edilmektedir. Bu, ruhun hayır ve şerri anlayabildiği fıtrî bir histir.

Fıtrat ve akıl insanda anlama ve kavrama gücü sağlayan iki melekedir, insanlığı anlamak için iki yoldur. Bu ikisi hak ile batılın bilinmesi, hayır ve şerrin, iyi ve kötünün ayırt edilmesi için birbirini tamamlarlar.

Fakat akıl, her zaman sahibini doğruya götürmeyebilir. Nice kültür seviyesi yüksek insan vardır ki, bu özelliğine rağmen sigara içer. Yani yalnızca bilmek yetmez, iradenin de bu bilinci desteklemesi şarttır.

Fıtrat ise, yok edilebilir, şekli bozulabilir, çevre, onu telef etmeye sebep olabilir. Peki, Müslümanın hayatında sabit olarak kalacak şey nedir? Vahiydir, göklerden gelen vahiy…

Bu vahiy tek gerçektir, ölçüdür, mutlak değerdir. Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılırsak, asla sapkınlardan olmayacağız.

Yine Allah Teâlâ insanın varlığında tarafsız olan arzu ve şehvetler yaratmıştır. Bu arzular aslında dünyanın bozulmasına bir sebep değildir. Ancak ne zaman kötü kullanılırlar, işte o zaman fesada sebep olurlar.

Ancak bu arzuların çoğu Allah’a yaklaşmak için kullanılabilir. Sen sen ol, arzuları suçlamaktan sakın. Çünkü onlar olmasa, göklerin ve yerin Rabbi olan Allah’a ulaşman da, cennete gidebilmen de mümkün olmayacaktı.

Sonra da en önemli ve en tehlikeli unsur gelir ki, o da tercih etme hürriyetidir. Allah Subhanehu ve Teâlâ, bize amelimizi değerli kılmamız için özgürce seçim şansı verdi. Eğer bunu vermeseydi, Salih amel de, kötü amel de değersiz olacaktı, insan da yaptıklarından hesaba çekilemeyecekti.

Bu unsurların hepsi, kâinat, akıl, fıtrat, metot, şehvet, seçme özgürlüğü vs. gibi hepsi yeryüzü sahnesinde gerçekleşir. Zamanımızın şartı ömürdür, ömür ise, insanın dünya hayatındaki sermayesidir. Onu kendini tezkiye etmek için harcarsa, o zaman Rabbinin cennetine götüren bir değer halini alır.

Son olarak, bu mühim kitap çok önemli konuları, kolay ve açık bir şekilde açıklamakta, düşünceleri zihinlere gerçeklerle bağlantı kurmak ve örnekler vermek suretiyle yerleştirmektedir. Bundan da fazlası, derslerin tümü, bölümlerin her birinde ilmi ve Kuran’i icaz (az sözle çok şey ifade eden, etkileyici kelam etme sanatı) ile bilgileri açıklamaktadır. Eğer içerisinde bir gezinti yapmak istersen, kalbin imanla dolacaktır. Eğer yeryüzündeki bütün bu farklılıklardan uzak durmak istersen de, mucize olarak kâinat sana yeter. Çünkü kâinattaki her şey Allah’a işaret etmektedir.

Her şeyde Allah’ın birliğine işaret eden bir delil vardır.

Metni indir

Mevcut Diller

Resmi Gizle